Sorunsuz bir sekilde albümleri indirmek isterseniz premium üyelik almaniz tavsiye edilir...

16 Nis 2013

Cenap Sahabettin (1870-1934)

16622189_cenap_sahabettin.jpg

Cenap Sahabettin1870'te Manastir'da dogdu. 12 Subat 1934'te Istanbul'da yasamini yitirdi. Babasinin Plevne'de sehit düsmesinden sonra ailesiyle Istanbul'a geldi. Ilkögrenimini Tophane'deki Fevziye Mektebi'nde yapti. Gülhane Askeri Rüsdiyesi'ni bitirdi. Tibbiye Idadisi'nden sonra Askeri Tibbiye'den mezun oldu. Hekim yüzbasi oldu. Paris'te 4 yil cilt hastaliklari ihtisasi yapti. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde'de karantina hekimligi, sihhiye müfettisligi yapti. 1914'te emekliye ayrildi. Darülfünûn'da Türk Edebiyati Tarihi dersleri okuttu. Kurtulus Savasi sirasinda Kuva-yi Milliye'ye karsi olumsuz tutumu nedeniyle ögrencileri tarafindan istifaya zorlandi. Daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnizliktan kurtulamadi. Ilk siiri 1885'te daha ögrencilik yillarinda Saadet gazetesinde yayimlandi. Önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan türü siirle ugrasti. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan'dan etkilenerek Bati tarzi siire yöneldi. Servet-i Fünun dergisinde siirleri yayimlandi. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Usakligil'le birlikte Servet-i Fünun edebiyatinin 3 önemli isminden biri oldu. Gelenekçi sairlerin en çok saldirdigi yenilikçi sairdi. Diger Servet-i Fünun'cularin tersine bireysel siiri tercih etti. Edebiyat-i Cedide'nin en asiri örneklerini verdi. Siire nesir-musikisi dedi. Siirlerinde kullandigi Sâât-i semenfâm, çeng-i müzehhep, nay-i zümürrüt gibi deyimler, imgeler döneminin sanat dünyasinda önemli tartismalar yaratti. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayi savundu. Bu tarzda yazdigi en iyi iki örnek Yakazat-i Leyliye ve Elhan-i Sita siirleridir.

ESERLERI

Siir
Tâmât (1887)
Seçme Siirleri (1934, ölümünden sonra)
Bütün Siirleri (1984, ölümünden sonra)
Terâne-i Mehtap

Tiyatro
Körebe (1917)
Küçük Beyler
Yalan

Düzyazi
Hac Yolunda (1909)
Evrak-i Eyyam (1915)
Afak-i Irak (1917)
Avrupa Mektuplari (1919)
Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)
Vilyam Sekispiyer(1932)
Tiryaki sözleri (ÖZDEYISLER)
Suriye Mektuplari




Cenap Sahabettin Siirlerinden Örnekler

Elhan-i Sita (Kis Nagmeleri)...
Bir beyaz lerze, bir dumanli uçus,
Esini gaib eyleyen bir kus
gibi kar
Geçen eyyâm-i nev-bahâri arar.

Ey kulûbun sürûd-i seydâsi,
Ey kebûterlerin nesîdeleri,
O bahârin bu iste ferdâsi:
Kapladi bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûsâne dem-be-dem aglar.

Ey uçarken düsüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîse-i cenâh-i melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.

Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacik bir çiçekli yelpâze
Na'sin üstünde simdi ey mürde
Basladi parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düser düser aglar.

Uçtunuz, gittiniz siz ey kuslar;
Küçücük, ser-sefîd baykuslar
gibi kar
Sizi dallarda lânelerde arar.

Gittiniz, gittiniz ey mürgan,
Simdi bos kaldi ser-te-ser yuvalar,
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgan:-
Son kalan mâi tüyler kovalar
karlar
Ki havâda uçar uçar aglar.

On Ölüm Sarkisi...
Rüzgar degmez oldu artik yüzüme
Gün isigi kapima bos yere gelir;
Kötü bir düs gibi dolar gözüme
Bu toprak bana dag, size tepedir!
Toprak yukarda, gül, asagida yilan!
Elimde kelepçe, gözümde burgu!
Toprak, kemigimden etimi soyan
Hirsiz, kanli katil, kefen soyucu!
Bütün uzuvlarim bana darilmis
Kulagim unutmus artik sesimi;
Hepsi ayri ayri hayale dalmis
Bu omuz, bu ayak bu el benim mi?
Girdigim çukurdan iki facia:
Burda karinca dev, insan noktadir;
Topragin altinda bir zaman daha
Tirnaklar ve saçlar uzamaktadir!
Ölüler, ölüler, kosun imdada!
Ölüler, sizin en yoksulunuzum!
Ölüler, kosun ki öbür dünyada
Topraktan bir sema ile mahpusum!
Yagmur çisil çisil üstüme yagar.
Tabiat kardesim yasima ortak;
Sehrin üzerinde uçan bulutlar
Serviler ucunda sallanan bayrak!
   

Hakikat-i Sevdâ...
Bir süphe-i hissiyye ile dalgalanir dil;
Bir heykel-i gül-rû dikilir kalb üzerinde;
Insan bütün ahzân ü meserrâta muâdil
Bir tatli dönüs hisseder âvâre serinde

Her cevf-i hayâtî, sevilen seyden ibaret
Bir lem'a-i nev, sasaasiyla eder ihfâ;
Bir berk arkasindan ederek ömrü temâsâ
Bin müddet için göz kamasir... Iste muhabbet!

Pek bostur o his, lakin o boslukla dolar dil;
Âfâk-i hayatiyyedeki cevfi o örter;
Herkes hep o boslukta arar bir tutacak yer
Pîrâmen-i ömründeki girdâba mukâbil

Sevdâya mukabil duyulur ruhta her gâh
Bir def-i peyâpey ile bir cezb-i peyâpey;
Bir istiyor insan onu, bir istemiyor... Âh
Sevmek bile dogmak gibi, ölmek gibi bir sey!


Senin Için...
Sesin isler gibi bir suh kanat gamlanma
Seni dinlerken olur kalbim uçan kuslara es,
Gün batarken sanirim gölgeni bir baska günes;
Sarisinlik getirir gözlerin aksamlarima...

Doguyor ömrüme bir yirmi sekiz yas günesi
Bir kus oksar gibi sen saçlarimi oksarken.
Koklarim ellerim gülleri koklar gibi ben;
Avucundan alirim kis günü bir yaz atesi.

Gönlüme avdet eder her unutulmus nisan
Ne zaman gençligini yolda hirâman görsem.
Eskiden pembe dudaklarda dagilmis busem
Toplanir leblerime, bir gece dargin olursan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ë